21 Mart 2012 Çarşamba

zarbozumu

Bugün bir vedaya adamışsın kendini. Suçlayacak kimsen yok. Sevecek kimsen yok. Sevecek kimsenin olmadığını artık fark etmiş gibisin. Umutsuzluğa yakışmamış ellerin. Öyle çırılçıplak, öyle yalınayak, öyle vazgeçmiş. Güneşin hiç uğramadığı tenine küsmek senin harcın değil oysa.

Bugün bir küskünlüğü vaat etmişsin kentine. O kimsenin uğramadığı sokakları kızıla boyamışsın. Birkaç kağıt kesiği kurtaramaz seni bu hayattan. Kocaman bir yalan darbesine kucak açmışsın. Küçük kanatlarından büyük şeyler beklemenin yorgunluğu çökmüş bedenine. Sebepsizce.

Bugün yalancı bir aydınlık açmış gözlerini. Titrek bir mum ışığında soysuzlaşan şiirlere inat daha çok bağlanmışsın duvarlarına. Birkaç yağmur damlası düşmüş avuç içlerine. Yalayıp yutmuş içindekileri. Çok bekletmişler seni.

Ve bugün tanıdık bir boşluğa kaptırmışsın kendini.

Her an düşebilirmiş gibi.

20 Mart 2012 Salı

vurgu

Bazen çok şey olur.

Bazen hiçbir şey.


Aradaki uçurumla ise deliliğiniz beslenir.


17 Mart 2012 Cumartesi

Kırmızının dili yok

Sen, şimdi susarsın, gecelerin boynu bükülür. Yarım ağızla anlatır acılarını hayat. Biçimsiz bir hayalin yükünü taşır sokak çocukları. Bütün ağızları siyanürler susturur.

Sen, şimdi gidersin, maviye çalar tüm kırmızılar. İstasyonda ölümü bekleyen bir beyaz güvercin olur duvağım. Kana bulanmış bir rakı sofrasında bir dilim peynirin kimsesizliği vurur dikiz aynalarına. Kabuklarım sıyrılır.

Sen, şimdi şehirlerarası bir otobüs yolculuğunda, hiç bilmediğin hayatların gözcü kulesindesin. Sınırsız bir hayalin giriş biletisin. En güzel uçurumların ta kendisisin.

Ben, şimdi soysuz bir kalabalıkta ufacık bir sokak kedisiyim. Ve bir sonbahar akşamında o en güzel uçurumlardan atlama peşindeyim.

5 Mart 2012 Pazartesi

In a manner of speaking - Nouvelle Vague





Bazı şarkılar vardır, keşke hiç olmasaydı dersiniz. Yalnızlığınıza dem vururlar.

İşte öyle bir şey.