10 Aralık 2012 Pazartesi
24 Kasım 2012 Cumartesi
' kirli '
12 Kasım 2012 Pazartesi
gölge-den
6 Kasım 2012 Salı
'hep biliyorum ki bir yabancıyım ben'
Sonra diyeceğim ki; ‘ ben sadece sendelemeden yürümeye çalışıyordum, ve O, sadece düşmekten korktuğu için bana tutunuyordu.’
7 Ekim 2012 Pazar
16 Eylül 2012 Pazar
31 Ağustos 2012 Cuma
vesaire
Bir geceye beni inandır diye kalkıp uzun yollardan geldim.
Masallara inanmak için çok geç kalmıştım zira.
Tabanlarım parçalanana dek seni sevdim sonra. Seni soludum. Seni içtim.
Eksik yanlarımı sana yapıştırdım. İlmek ilmek doladım boynuna.
Unutma istedim yarım kalmış cümlelerimi.
Sen daha iyi bilirsin diye sustum ben.
Ve bütün tüm sonları unutturdum,
sırf benden daha çok acıma diye.
Seni kustum ben sonra, bir haziran sabahında.
Daha fazla ağır gelmesin diye kazıdım pisliklerimi.
Bana seni soranları affedemedim.
Sokak kedilerini sevemedim.
O sevdiğin şarkıları hiç dinleyemedim.
Sıcacık gülümseyişini unutmadım da,
bir gün beni bulursun korkusuyla, üşüyemedim.
Şimdi bir kaç beden büyük geldi özlemin bana.
Tanrının elleri ne kadar da küçükmüş oysa.
23 Ağustos 2012 Perşembe
Uykusuz geceler, sonu bir türlü gelmeyen kararsızlıklar, yalnızlıklar, baş ağrıları - falanları filanları.
İçinden çıkılamayan hesapları.
' Ve çok sebepsiz bazıları. '
Bir an hepsini elinizin tersiyle itip kaçmak istersiniz ya...
İşte onu istiyorum.
Dinlemeden, anlamadan, kimseye hiçbir şey açıklamadan.
Plan yapmadan.
Toparlanmadan. -Belki biraz hatıra; iki kare fotoğraf-
Uzaklaşmak her şeyden, hepsinden, hepinizden...
Ve ben böyle anlarda hep aynı şarkıyı dinliyorum: http://fizy.com/#s/1c60oy
31 Temmuz 2012 Salı
23 Temmuz 2012 Pazartesi
20 Temmuz 2012 Cuma
30 Haziran 2012 Cumartesi
29 Haziran 2012 Cuma
hadi
2 Haziran 2012 Cumartesi
..
28 Mayıs 2012 Pazartesi
26 Mayıs 2012 Cumartesi
göç
21 Mart 2012 Çarşamba
zarbozumu
Bugün bir vedaya adamışsın kendini. Suçlayacak kimsen yok. Sevecek kimsen yok. Sevecek kimsenin olmadığını artık fark etmiş gibisin. Umutsuzluğa yakışmamış ellerin. Öyle çırılçıplak, öyle yalınayak, öyle vazgeçmiş. Güneşin hiç uğramadığı tenine küsmek senin harcın değil oysa.
Bugün bir küskünlüğü vaat etmişsin kentine. O kimsenin uğramadığı sokakları kızıla boyamışsın. Birkaç kağıt kesiği kurtaramaz seni bu hayattan. Kocaman bir yalan darbesine kucak açmışsın. Küçük kanatlarından büyük şeyler beklemenin yorgunluğu çökmüş bedenine. Sebepsizce.
Bugün yalancı bir aydınlık açmış gözlerini. Titrek bir mum ışığında soysuzlaşan şiirlere inat daha çok bağlanmışsın duvarlarına. Birkaç yağmur damlası düşmüş avuç içlerine. Yalayıp yutmuş içindekileri. Çok bekletmişler seni.
Ve bugün tanıdık bir boşluğa kaptırmışsın kendini.
Her an düşebilirmiş gibi.
20 Mart 2012 Salı
17 Mart 2012 Cumartesi
Kırmızının dili yok
Sen, şimdi susarsın, gecelerin boynu bükülür. Yarım ağızla anlatır acılarını hayat. Biçimsiz bir hayalin yükünü taşır sokak çocukları. Bütün ağızları siyanürler susturur.
Sen, şimdi gidersin, maviye çalar tüm kırmızılar. İstasyonda ölümü bekleyen bir beyaz güvercin olur duvağım. Kana bulanmış bir rakı sofrasında bir dilim peynirin kimsesizliği vurur dikiz aynalarına. Kabuklarım sıyrılır.
Sen, şimdi şehirlerarası bir otobüs yolculuğunda, hiç bilmediğin hayatların gözcü kulesindesin. Sınırsız bir hayalin giriş biletisin. En güzel uçurumların ta kendisisin.
Ben, şimdi soysuz bir kalabalıkta ufacık bir sokak kedisiyim. Ve bir sonbahar akşamında o en güzel uçurumlardan atlama peşindeyim.
5 Mart 2012 Pazartesi
In a manner of speaking - Nouvelle Vague
28 Şubat 2012 Salı
9 Ocak 2012 Pazartesi
Çünkü adı öyle
Kim dedi ki başlayamayacağımı. Geceye bir ad fazla kurban ederim. Binlerce sıfat türetirim, bir ölüp bin dirilirim. Sonrası hep yağmur. Olsun. Nasılsa hatırlanmaya değmeyeceğim.
Unutulmuş yalanlar tadındayım; yarını soğuk. İçimde tonlarca ağırlık var. Biliyorum, bir gün yüzlere vurulacağım yavaşça. Eziyetli olacak sancılarım. Bir gün fark edilip sövgülerle anılacağım. Ne çıkar beni sevmesen. Nasılsa dolunaya bir yalan daha savuracağım.
Daha güzel masallarda, daha güzel üşürsün. Daha çok beyaz armağan ederim sana, karanlıklardan korkma diye. Giderken, bir kağıda adını yazarım. Giderken, adını çalarım. Unut diye. Acını unut diye. Sana, beni hatırlatmasınlar diye.
Saçlarıma düşen beyazlara ağlarım sonra. Sigarayı ne zaman yaktığımı hiç hatırlamam. Zamansız sızılarla uyanırsam uykumdan, uğruna bir kelime daha yakarım. Üşürsem eğer, yokluğunda… Sararmış kağıtlarla ısınırım.
Bir zamanlar diye başlayan hikayeler anlat bana şimdi. Güzel zamanlardan kalan. Dizlerine yatıp usulca, sonları düşlerim. Belki biraz hüzünlenirim.
Eğreti gülümseyişinde bulurum huzuru. İnan bana, en çok onu özleyeceğim.