30 Haziran 2012 Cumartesi

.


29 Haziran 2012 Cuma

hadi


     Ağrı kesicilere bağışıklık kazanmak üzere olduğum günlerden bildiriyorum. İçerde hava parçalı bulutlu, ara sıra yağışlı. Dışarıda, yaz günü denize giren bebelerin sesleri evdeki durumla akıl almaz bir tezat oluşturmakta. Sayemde herkes eve kapanmak zorunda kaldığından güneş ışınlarından korunaklı, kanser riskinden uzağız. Ah ne hoş!
     Kafamı duvarlara vurmadan unutabilmek istiyorum olanları. Tüm bunlar bir rüyadan ibaret olsun istiyorum. Hayatı ve anları nasıl tepetaklak ettiğimi, uykumdan uyanıp gülümseyerek anmak istiyorum. Salaklık gümüş bir tepside sunulmasın bana, toza karışmış bir tavan arasında sıkışsın istiyorum. Ama olmuyor… Durun, sağlam bir duvar bulup geliyorum.
     Bazen, yukarıdaki ya da yandaki  -net olarak her nerdeyse-  al sana ders olsun diyerek kafanıza küt diye bir şey indiriveriyor sanırım, gerçekten. Sadece siz onu nasıl ve ne zaman alacağınız konusunda kararsız kalıyorsunuz. Mesela benim yatmaktan uyuşan götüm hiç ders alacak kıvamda değil hala. Beynim de hali hazırda ‘nasıl yapsam da ufak bir hafıza kaybı yaşasam acaba’ derdinde. Biz ders falan almıyoruz yani anacım. Vazgeçsen bu sevdadan artık.
     Yolladığın birkaç iyi adamın da değerini bilemedik tabi. Ama yine de minnettarım bu konuda ne yalan söyleyeyim. Ne olmuşsa olsun ve her ne olacaksa, bir yerlerde insanı hala gülümsetebilecek varlıkların olduğunu düşünmek, ne kadar saçma olsa da, iyi geliyormuş insana. Yine de yetmiyor ama, orası çok ayrı mesele. Bir ara tartışalım.

Ana fikre gelirsek;
atarsa 19.
Eğer atmazsa, daha sitem edeceğim çok şey var.


2 Haziran 2012 Cumartesi

..


Bir durak ötede bekleyen ‘yeni’ hezeyanlar için sabrım var mı bilmiyorum.
Bir yanım balıklama dalmayı özlemiş, düşünmeden.
Diğer yanım hala korkuyor kendinden.
İşte o yüzden boş kutular hala.
Gitmek adına; eşyalar bile toparlanmayı bekliyor.
Yapamıyorum.