7 Eylül 2009 Pazartesi

Ya sen, ben değilsen ?

Buralar soğuk…

Elime bir çivi aldım. Şekilsiz belki biraz, eğrilmiş darbelerden. Önce konuştum onunla, her şeyi anlattım. Sevdim güzelce, bağlandım da aslında. Sonra bulduğum en soğuk duvara, boş ve aciz bir ifadeyle çaktım.

Buralar acımasız…

Dün eski bir defter buldum. Merakımdan olsa gerek tek tek karıştırdım eski, yırtık sayfalarını. Hoş bir gezinti gibi geldi ilk başlarda, hoş bir sonbahar esintisi… Gözlerim nemlenmeye başlayınca anladım, eskiydi o, geçmişti! Geçmiş ve bitmişti. Yine de bırakamadım onu elimden son sayfasına varıncaya dek. Bitince ağladım.

Buralar sonsuz…

Dün evimi baştan boyamaya niyetlendim. Önce maviyi seçtim. Sonra vazgeçtim kırmızı dedim. Hayır, sarı olmalıydı evim ya da turuncu mu? Karar veremedim. Daha sonra lavaboya gidip tüm kararsızlıkları kustum birden, doğruldum baktım, kahveye çalan dolunayı anımsattı. Evimi uzaya taşıdım!

Buralar sessiz…

Bugün yepyeni hayallerle tanıştım. Hepsiyle birer birer tokalaştım. Sonra akşam beş çayına davet ettim hepsini. Geldiler. Çay demlemiştim tabi ki, sevindiler. İzledim onları ayrı ayrı. Biri korkaktı biri vurdumduymaz. Biri suskundu diğeri onu takmaz. Düşündüm ama işin içinden çıkamadım. Baktım baktım, dayanamadım. Ve hepsini evden attım!

Buralar dağınık…

Bir mektup yazdım duygularıma. Neden onları terk ettiğimi anlattım önce. Uzun bir liste olmuştu, sıkılacaklarını düşünüp vazgeçtim. Yeni bir kağıda, yeni bir kalemle onlar olmadan yapamadığımı yazdım. Kağıdı katladım, siyah bir zarfa koyup yollamaya hazır hale yeni getirmiştim ki cevap geldi. Tek bir cümle açıklamıştı her şeyi; ‘ Sen bizi unut, yolunu açık tut. ‘

Buralar ıssız…

Anlatacak bir şey kalmayınca sustum. Sustum ki konuşabilsinler diye, onlar da anlatabilsinler diye. Ses gelmeyince ürktüm. Gözlerimi açtım, kimse yoktu etrafta; iki koltuk üç sandalyeden başka görülebilir bir şey yoktu. Ama bunun çok da önemi yoktu. Biraz kaldım öylece, dinlendim, biriktirdim, sonra başladım tekrar anlatmaya, en baştan. Bilirdim, kimse dinlemese de sözcükler kendi yollarını bulurdu.


Ama ben yine sustum. Peki, bu duyuldu mu?

2 yorum:

  1. bir şey var.. tek bir şey aslında ama çok bir şey :)
    insanlar çok fazla susuyor.. sustukça da daha fazla delirme noktasına geliyor. sustukça susuyor daha da. ve kime ya da neye susamak da önemli :) susmak ve susamak.. ne kadar farklı anlam taşısalar da, birlikte çok iyi geçiniyorlar gibi sanki :)
    bugün değil, hiçbir gün susmaman dileğimle.

    bu arada yorumuna yanıtımı vermiş bulunmaktayım efendim : ) ayrıca yorum için de teşekkür etmek istedim

    YanıtlaSil
  2. Yanıtınızı gördüm efendim, rica ederim. Aksine hala ağzım açık gezdiğim için ben size teşekkür ederim =P =)

    Körebe oynar mıydın küçükken? Çok severdim ben. Sürekli körebe oynamak isterdim sokaklarda, annem bölmesin diye dua ederdim. Ama ebe olmayı hiç sevmezdim. Hep ben kaçayım biri beni kovalasın isterdim, yakalanınca susardım, bir köşeye çekilir zırlardım=) Alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor. Büyüdüğüm andan beri birileri beni yakalamış gibi hissediyorum ve o günden beri köşemde zırlıyorum.

    Çok melankolik oldu ya, ben yine sus(u)yorum =)

    YanıtlaSil