28 Haziran 2009 Pazar

Hadi beni öldür biraz!

Unutulmanın dayanılmaz acısıyla kapına kırık bir şişe bırakıyorum… İçinde kül olmuş bir hayatla!

Kalemime neleri emanet etmeliyim? Seni hangi sözcüklere sığdırabilirim, nasıl anlatabilirim gözlerimde bitmek tükenmek bilmeyen o ateşi, o kavurucu gülüşü nasıl kazıyabilirim beynimden… Bilemiyorum!

Küçük oyunlarla da başlasa içimdeki nefret, zararı yine bana dönse de, sen dönsen de dönmesen de…

Hatıralarımın yüz karası olman bile çıkarmıyor seni içimdeki kutudan. En çok buna içerliyorum.

O çok sevdiğin şarkıları mırıldanıyorum. Seni anıyorum! Her tınısı benden çıkmış gibi tanıdık, içeriden gelen seslere kulak asmamayı öğrenemiyorum. Gariptir, yıllardır aynı şarkıyı dinlememe rağmen, ezberleyemiyorum!

Perdeler kapanıyor yavaş yavaş, ışık kendini geceye veriyor hesapsız. Susuyorum! Suskunlukların getirdiklerine kucak açıyorum bu bahar da… Diretiyorum, diretince olmuyor, biliyorum…

Ve ben senin adını yalnızlık koyuyorum. Seninle, sensizlikte, yoklukta, onunla yaşıyorum!

Unutulmanın ironik hafifliğiyle başucuna bir parça keder bırakıyorum… içime dert olanlarla!

Ve gittim. Gidiyorum!

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder