21 Ocak 2009 Çarşamba

bak! kozadan sürpriz çıkmış..

Sana geldim yine böcek. Sana koştum. Bak sana sarıldım. Seni özledim yine böcek.
Evimin bacası tütüyor hala benim umutsuzluğuma inatla. Elim titriyor ama değişti artık döngüler. Kayıp düşen bardakların sayısını bilmiyorum. Ayaklarımdan akan kanlar kırık camlarda hoş renkler bırakıyor. İşte bunu seviyorum.
Sana ne anlatmalıyım bilmiyorum böcek. Benden çok içimdesin zaten benim. Ben beni kustum. Ben beni öldürdüm. Ve ben benim ölümümü izledim kahkahalarla. Neydim ki aslında… hala bilmiyorum cevapları. Ama sana kıyamıyorum böcek. Seni kusamıyorum!
Kırgınım biliyorsun. Zamanla azalıp gitmeyecek yok olup yitmeyecek bir kırgınlık bu seferki. Belli bir özneye bağlayamam ama etkenleri görmezden gelemem tabi ki. Hani birkaç mısra vardı ya bilirdin sende; ‘ benim kitabımda iki kere iki ya dört eder ya da sıfır!’.
Tek bir rakama gerek kalmaz benim kitabımda aslında. Neyi neyle çarpsan sıfır karşılar seni. Çok denedim umut dolu cümleler kurabilmeyi. Çok denedim gerçekten içten gülebilmeyi. Güldüm de belki. Ama sandım da daha çok! Ne bekleyebilirsin ki şimdi. Her yolun çıkmaza girdiği bir şehirde sence yeni bir yol inşa edilebilir miydi? O karanlık şehre bir gün güneş doğabilir miydi? Güneş duasına mı çıkmalıydık yağmur duasına çıkar gibi. Gerçi çıksaydık da duyan olur muydu peki?
Ne yapmalı söylesene böcek.. bize hiç acımadan yalan söyleyen dillere biber mi sürmeli? Ellerimizden hayallerimizi koparan ellere kelepçe mi takmalı? Bizi bizden çalan bedenleri kapı ardına mı kilitlemeli? Söyle çocuk… söyle bana…
Eğer susarsan sen de şimdi ben gözyaşlarımdan yorgan yapabilirim kendime belki. Üşümemek için değil, hayır. Aksine daha çok üşümek için. İçimden çıkanları içime tekrar katmak için, sökükleri dikmek için.. ama sürekli yama yaparak yaşanmaz ki hayat. Bilmiyor muyduk bunu?
Ben o yangının küllerinden koza yaptım kendime. Derinine yapıştırdım acılarımı sökülüp gitmesinler diye. Eğer çıkarsam bir gün kozamdan tek bir gün olacak bana armağan. Tek bir gün göreceğim o riyakar suratları ve övüneceğim. Gidebiliyorum ya artık, sevineceğim. Gittiklerime sevindikleri gibi kaybettiklerine övündükleri gibi!
Bazen sevinmek lazımmış gidenlerin ardından. Bazen bencil olabilmek lazımmış. Bazen biraz insan olabilmek lazımmış aslında!
Şimdi onlar yerine biz mi utanmalıyız acaba, ne dersin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder